COP28: Türkiye rekor sayıda temsilciyle katıldığı zirvede istediğini elde etti mi?
Türkiye, bu yıl Dubai’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’na (COP 28) binin üstünde rekor sayıda temsilciyle katıldı. Kırılgan ülkeler statüsünde değerlendirilmeyi talep eden Türkiye, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan ülkelerden biri olduğunu savunuyor.
Türkiye COP28’de aralarında İklim Kulübü ve Dayanıklı Gıda Sistemleri’nin olduğu dokuz girişime katıldığını açıkladı.
Ancak Türkiye COP28’in en önemli gündem maddelerinden olan fosil yakıtlardan çıkış konusuna ilk günden karşı çıktı.
Yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılmasını taahhüt eden 100’den fazla ülke arasında da yer almadı.
En önemli önceliklerinden birini “Kayıp ve Zarar Fonu’ndan yararlanmak olarak açıklayan Türkiye, bu fonun verildiği kırılgan ülkeler arasında değerlendirilebilir mi?
Türkiye COP28’de hangi girişimlere katıldı?
İklim Değişikliği Başkanlığı Türkiye’nin COP28’de dokuz girişime katıldığını açıkladı.
Bu kulüplerle ilgili bazı temel bilgileri derledik:
İklim Kulübü: Geçen sene düzenlenen G7 Zirvesinde Almanya’nın öncülüğünde kurulan İklim Kulübü, COP28’de ilk kez toplandı. Kulübün hedefi endüstrilerin karbonsuzlaşması. Bunun genel anlamı ekonomik büyümeyi büyük ölçüde fosil yakıtlardan arındırmak, bir başka deyişle; endüstriyel süreçleri, küresel ısınmaya sebep olan gazların salımını en aza indirir şekilde devam ettirmek.
Kritik Ham Maddeler Kulübü: AB’nin öncülük ettiği kulüp enerji dönüşümde gittikçe kritik hale gelecek ham maddelerin güvenli ve sürdürülebilir tedariğine odaklanıyor.
Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemine ilişkin Emirlik Deklarasyonu: 130’dan fazla ülkenin katıldığı deklarasyon tarım işletmelerinin kırılganlığını azaltırken gıda güvenliğinin sağlanması, tarımda ve gıda sistemlerinde su kullanımının iyileştirilmesi gibi hedefler içeriyor. Buna karşın COP28’den gıda sistemlerinin geleceğini güvence altına alacak somut bir sonuç alınamadı.
Buzul Dostları Grubu
Beton ve Çimentoda Atılım: Kanada ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ortak liderliğindeki girişim dünya çapında karbon ayak izi en yüksek endüstrilerden biri olan çimentonun karbonsuzlaşması konusunda ortak hareket edilmesini vaat ediyor. COP26’da başlayan Atılım girişimi bugüne kadar enerji, karayolu ulaşımı, çelik, hidrojen ve tarımı kapsamıştı. Bu yıl girişime binalar, çimento ve beton dahil oldu. Girişim böylelikle küresel salımların yüzde 60’ından sorumlu sektörleri kapsadığını açıklıyor.
İklim İçin Mangrov İttifakı: BAE’nin öncülüğünde kurulan ittifakın lideri mangrov ormanlarının en fazla risk altında olduğu ülkelerden biri olan Endonezya. Endonezya’da 2030 yılına kadar 15 milyon hektar ormanın restore edilmesi ve korunması öne çıkarılan planlar arasındaydı.
COP28’de Eğitim ve İklim Değişikliği Ortak Gündemi Bildirgesi: İklim değişikliğinin çocukları orantısız biçimde etkilediğini kabul eden ülkeler, iklim riski odaklı milli eğitim stratejileri, dayanıklı eğitim sistemleri ve iklim fonlarıyla bu alana yatırımlarını geliştirmeyi taahhüt etti.
İklim ve Sağlık Deklarasyonu: Sağlık ve iklim değişikliği arasındaki bağlantıları ortaya koymak amacıyla, sağlık sistemlerinin dönüştürülmesi, sağlığın çevresel belirleyicilerinin ele alınması ve toplulukların ve savunmasız nüfusların korunmasının sağlanmasına vurgu yapan hem azaltım hem de uyum programları için 1 milyar ABD doları tutarında fon sağlandığı görüldü.
İklim Eylemi İçin Yüksek Hedefli Çok Düzeyli Ortaklıklar Koalisyonu (CHAMP): Ülkeler, Ulusal Katkı Beyanları, (NDC’ler), Ulusal Adaptasyon Planları (NAP’ler), Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planları (NBSAP’ler) ve Uzun Vadeli Düşük Emisyon Kalkınma Stratejileri (LT-LEDS) dahil iklim stratejilerinin planlanması, finansmanı, uygulanması ve izlenmesini taahhüt ediyor.
‘Türkiye bir fosil yakıt değil yenilenebilir enerji ülkesi’
Türkiye’nin katıldığı girişimler iklim değişikliğine uyum ve azaltım gibi konularda bazı önemli sorunlara odaklanıyor.
Buna karşın Türkiye fosil yakıtlarla ilgili bazı kilit girişimlerde yer almadı. 118 ülkenin imzacı olduğu Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Üzerine Küresel Taahhüt’ü Suudi Arabistan, Rusya ve Irak’ın yanında Türkiye de desteklemedi.
Bu taahhüt küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına, enerji verimliliğini ise iki katına çıkarmayı hedefliyor.
COP28’e katılan ve Dubai’den BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde (İPM) İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, bunun “doğru bir politika” olmadığını söylüyor.
Şahin, Türkiye’nin “enerji politikalarını ve fosil yakıtlara bağımlılığını gerekçe göstererek, fosil yakıtlardan kademeli çıkış konusunda olumsuz pozisyon aldığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Bu da doğru bir politika değil çünkü çıkışı savunan ülkelerin de çoğu bu yakıtlara bağımlı ancak bu, 30 yıllık kademeli bir çıkış ve 2053 net sıfır hedefi bunu gerektiriyor.
“Türkiye bir fosil yakıt ülkesi değil, ithalatçı ve cari açığının önemli bir kısmını enerji ithalatı oluşturuyor. Aksine bir yenilenebilir enerji ülkesi ve fosil yakıtlardan çıkış aslında Türkiye’nin lehine; enerjisini güçlendirecek bir karar. Bu konuda Avrupa Birliği ve kırılgan ülkelerle birlikte pozisyon almalıydık.”
Türkiye ‘kırılgan’ ülkelerden biri mi?
COP28 Çarşamba sabahı fosil yakıtlardan ilk kez bahseden bir anlaşma metniyle sona erdi.
Türkiye’nin öncelikli gündemiyse Kayıp ve Zarar Fonu’ydu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Dubai’de yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin COP28’de Kayıp ve Zarar Fonu’ndan yararlanabilmesi için büyük mücadele verdiklerini dile getirmiş ve şunları söylemişti:
“Yeşil İklim Fonu’na erişebilmek adına da birtakım müracaatlarımız var. Sonra da Kayıp ve Zarar Fonu’ndan en fazla istifade etmek için büyük mücadele veriyoruz.”
Buna gerekçe olaraksa Türkiye, bir Akdeniz ülkesi olarak iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılgan konumda olduğunu savunuyor.
BM’ye göre Akdeniz Bölgesi küresel ortalamadan yüzde 20 daha fazla ısınıyor.
Peki Türkiye gerçekten “kırılgan” ülkelerden biri mi?
Ümit Şahin bu soruya “kırılganı nasıl tanımladığınıza göre cevap değişir” yanıtını veriyor ve ekliyor:
“Türkiye de Akdeniz ülkeleri anlamında bence kırılgan ama diğer kırılgan ülkelere göre üst-orta gelir ülkesi olduğu düşünüldüğünde o kadar kırılgan olmadığı söylenebilir”.
Kırılgan olarak tanımlanan en az gelişmiş ülkeler ve küçük ada ülkeleri, iklim değişikliğinin etkilerinden orantısız biçimde etkileniyorlar.
Bu ülkeler aynı zamanda küresel salımlarda en az pay sahibi olanlar arasında. Fon ülkelerin kayıp ve zararlarının tazmini için veriliyor.
Türkiye bugün en çok sera gazı salımı yapan ülkeler sıralamasında ilk 20’de yer alıyor.
Tarihsel sorumluluğu zengin ülkeler kadar yüksek olmasa da kırılgan ülkeler kadar düşük değil.